T.C YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2019/ 5740
Karar: 2019 / 9161
Karar Tarihi: 25.09.2019
ÖZET: Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında: açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Gerek tefhim edilen kısa kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden kabul edilen ziynetlerin değerlerinin ayrı ayrı gösterilmeyerek hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
(2709 S. K. m. 141) (6100 S. K. m. 297, 298) (4721 S. K. m. 4, 174) (6098 S. K. m. 50, 51)
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı kadın tarafından, manevi tazminat ve nafaka miktarları ile ziynet yönünden; davalı erkek tarafından ise boşanma ve ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.
2-Taraflarm gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, küçükler …, …, …’in ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanun’un 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak adı geçen küçükler lehine daha uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda manevi tazminat(TMK m. 174/2) takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
4-Ortak çocuk Osman’ın, karar tarihinden önce 27.05.2017 tarihinde ergin olduğu halde, Osman için velayet düzenlemesi yapılması ve iştirak nafakasına yönelik hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
5-Boşanma davası içinde istenen ve hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminat, boşanmanın eki niteliğinde sayıldığından boşanma hükmünün kesinleşmesi ile ödenir hale geleceğinden faizin başlangıç tarihinin de bu tarih olması gerekir. Mahkemece bu yön gözetilmeden, davacı kadın yararına hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminatlara boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilecek yerde yazılı şekilde dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
6/a-Anayasanın 141/3. maddesi “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” buyurucu hükmünü içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de, kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, bu maddenin 1. fıkrasının c. bendine göre; mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur. Yerel mahkemenin hangi delillerle sonuca ulaştığını değil, dayanılan delillerde yer alan hangi vakıanın kabul edildiğini Yargıtay denetimine elverişli şekilde gerekçeli olarak açıklaması zorunludur. Somut olaya gelince; mahkeme gerekçeli kararında, davacı kadının ziynet alacağı talebinin neden kabul edildiğine ilişkin hiçbir gerekçe belirtmemiş, bu husus gerekçede tartışılmamıştır. Bu haliyle karar, ziynet alacağı talebi yönünden yeterli gerekçeden yoksun olup Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/1 -c maddesindeki unsurları içermemektedir. Bu bakımdan, ziynet alacağına ilişkin istekler yönünden grekçesiz karar oluşturulması usule aykırı bulunmuştur.
b-Kabule göre de;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2.) fıkrasında: hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında: açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, aynı Kanunun 298. maddesinin (2.) fıkrasında da gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Gerek tefhim edilen kısa kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden kabul edilen ziynetlerin değerlerinin ayrı ayrı gösterilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3, 4, 5 ve 6/a bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 6/a bende ilişkin bozma sebebine göre tarafların ziynete ilişkin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25.09.2019