Boşanmaya sebep olan olaylar dolayısıyla kişilik hakkı saldırıya uğrayan eş, kusurlu olan taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için öncelikle boşanma kararı verilmesi ve manevi tazminatın talep edilmiş olması gereklidir. Ayrıca manevi tazminat talebinde bulunan eşin karşı tarafa nazaran daha az kusurlu yahut kusursuz olması gerekmektedir. Boşanmaya sebebiyle manevi tazminat isteyen tarafın, boşanmaya sebebiyet veren olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğramış olmalıdır ve bu saldırı neticesinde de manevi olarak zarara uğramış bulunmalıdır. Yani boşanma sebebi olaylar yüzünden tazminat isteyen tarafta elem, üzüntü, keder, yaşama sevincinde azalma gibi duygular oluşmalıdır. Yargıtay ’ın emsal kararlarına göre birlikte yaşamadan kaçınma veya evlilik birliğinin görevlerini yerine getirmeme hali söz konusu olduğunda boşanma kararı verilmesine karşın kişilik hakkı ihlalinden bahsedilemeyeceğinden manevi tazminat talebi reddedilmelidir. Ancak fiziksel şiddet, cinsel ilişki kurulmaması, eşin hastalığı ile ilgilenilmemesi, sadakatsizlik gibi durumlarda ise kişilik hakları ihlal edilmiş kabul edilir. Manevi tazminatın miktarı konusunda hakimin takdir yetkisi bulunmaktadır. Takdir yetkisini kullanırken hakim, kişilik haklarına yapılan saldırının boyutuna, tarafların ekonomik durumu ve kusur oranlarına göre belirleme yapar.
Zina sebebiyle boşanmada aldatılan eşin kişilik hakları ihlal edildiğinden, hem eşine hem de zina eylemine katılan 3. Kişiden de manevi tazminat istenip istenemeyeceği hususu tartışmalıdır. Uzunca bir süre Yargıtay’ da görüş birliği bulunmayan konuda; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu ise 06.07.2018 tarihli kararında, zina eylemine katılan üçüncü kişinin davacı eşin manevi zararlarından sorumlu tutulamayacağına hükmederek yargı kararlarındaki ayrık uygulamaya son vermiştir. Dolayısıyla zina nedeniyle boşanmada üçüncü kişiye karşı manevi tazminat talebinin ileri sürülmesi imkânı ortadan kaldırılmıştır.
