T.C YARGITAY 15. Ceza Dairesi Esas: 2013 / 10972 Karar: 2013 / 10531
Karar Tarihi: 05.06.2013
ÖZET: Sanığın katılanın cep telefonuyla meşgul olmasından yararlanarak masanın üzerine koyduğu paralardan TL’yi alarak katılanın iş yerinden hızlıca uzaklaştığı anlaşılmakla, eyleminin, zilyetliğin devredilmemiş olması sebebiyle hırsızlık suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin suç vasfında yanılgıya düşülerek dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.
(5237 S. K. m. 62, 157) (5271 S. K. m. 113, 115, 308)
Dava: Dolandırıcılık suçundan sanık Z. D.’nun 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157/1, 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına dair Denizli 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 8.4.2008 tarihli ve 2006/886 esas, 2008/199 Sayılı karar aleyhine vaki temyiz istemi üzerine onama talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.9.2010 gün ve 2008/261500 Sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmiş, dairemizin 20.3.2013 gün ve 2011/20872 Esas 2013/5125 Sayılı kararıyla hükmün ONANMASINA karar verilmiştir.
Karar: 6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesi üzerine anılan kanunun 99. maddesiyle değişik 5271 Sayılı C.M.K.nın 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan itiraz üzerine dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz dilekçesinde ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden kabulüne.
Dairemizin Z. D. hakkındaki 20.3.2013 gün ve 2011/20872 esas 2013/5125 Sayılı kararının kaldırılmasına,
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda, sanığın, katılanın falına bakması için katılanla anlaştığı, cebinde ne kadar paran varsa çıkarıp avucuma koy demesi üzerine, katılanın cebinden 100 Dolar ve 3 adet 100 TL’yi çıkartıp sanığın avucuna koyduktan sonra, sanığın; işlerin yolunda gidecek kasanda çok para var diyerek, çıkar demesi üzerine katılanın sanıktan şüphelenerek başka param yok, paralarımı geri ver demesi üzerine sanığın aldığı paraları masanın üzerine koyduğu, ancak; katılanın cep telefonuyla meşgul olmasından yararlanarak masanın üzerine koyduğu paralardan 100 TL’yi alarak katılanın işyerinden hızlıca uzaklaştığı anlaşılmakla, eyleminin, zilyetliğin devredilmemiş olması sebebiyle hırsızlık suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,
Kabule göre:
1) 5237 Sayılı T.C.K.nın 157. maddesi uyarınca, hapis cezasının yanında adli para cezasına da hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,
2) Soruşturma aşamasında sanığın yakalanmasıyla üzerinden çıkan ve katılana ait olduğu anlaşılan 100 TL’lik zararın görevli polis memurları tarafından katılana 5.12.2006 tarihli teslim tutanağıyla verildiğinin anlaşılması karşısında hükümde C.M.K.115/3,113/b maddeleri gereği sanık tarafından yatırılan 1000 TL teminatın, karar kesinleştiğinde katılanın 100 TL’lik zararı ve yargılama giderleri düşüldükten sonra kalan kısmının sanığa iadesine şeklinde karar verilmesi.
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı C.M.U.K.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun C.M.U.K. 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın korunmasına, 05.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.