Suç delilinin, müsadere edilecek eşyaların veya şüpheli ve sanığın ele geçirilmesi maksadıyla yapılan araştırma işlemi adli arama olarak adlandırılır.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği 5. Maddesinde adli arama; ‘ bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kağıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir’ şeklinde tanımlanmıştır.
Arama tedbirine başvurulabilmesi için gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması, görünüşte haklılık, ölçülülük bulunmak zorundadır. Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması derhal işlem yapılmadığı zaman tedbirden beklenen faydanın elde edilemeyecek, ceza muhakemesinin gereğinin yerine getirilememesi ve amacına uygun biçimde yapılamayacak olmasıdır. Gecikmede sakınca bulunduğunun somut olaya göre tespiti yetkililer tarafından yapılacaktır. Öte yandan arama tedbirine ancak bir hakkın tehlikede olduğunu gösteren olaylar varlığı durumunda başvurulur. Bu bağlamda bir ihlal ya da suç işlendiği konusunda şüphe bulunmalıdır. Arama tedbirinin bir diğer şartı ölçülülüktür. Müdahalelerde aşırılığa gidilmesini ve buna bağlı olarak doğabilecek mağduriyetleri önlemek amacıyla ölçülülük şartı getirilmiştir.
Arama yapılabilecek yerler şüphelinin, sanığın veya üçünçü bir kişinin üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerdir.
Adli arama günün her saatinde yapılabilir ancak konutta, iş yerlerinde ve diğer kapalı yerlerde aramanın kural olarak gündüz yapılması gerekir. Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan haller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da kaçak kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalar hariç, söz konusu yerlerde gece vakti arama yapılamaz.
CMK’ nın 117. maddesi uyarınca, suç işleme şüphesi altında olmayan diğer kişilerin de üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya kendisine ait diğer yerleri, şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla aranabilecektir.
Arama karar veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan eylem, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, açıkça gösterilmelidir.
Arama kural olarak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabilmektedir.
Konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda sadece hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılması mümkündür.
CMK’nın 90/4. maddesi gereğince, kolluk yakaladığı kişinin kaçmasını, kendisine ya da başkalarına zarar vermesini engelleyecek tedbirleri almalıdır. Bu bağlamda kişinin yakalanmasından sonra tedbir olarak kaba üst araması yapılabilir. Ayrıca karar alınmasına gerek olmayan bu arama işlemi, en kısa zamanda ve dikkatli bir biçimde elle yoklama şeklinde yapılmalıdır. Bu nedenle arama prosedürüne uyulmasına da gerek yoktur.
Aramanın hukuka aykırı olması, arama karar veya emrinin ya da aramanın icrasının hukuka aykırı olması anlamına gelmektedir. Hukuka aykırılık bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanmasıdır. Kanuna aykırılıktan daha geniş bir içeriğe sahip olan hukuka aykırılık kavramının çerçevesi ve kapsamı belirlenirken gerek pozitif hukuk kurallarına gerekse temel hak ve hürriyetlere ilişkin evrensel hukuk ilkelerine aykırılık bulunup bulunmadığı gözetilmeli ve aykırılığın varlığı halinde hukuka aykırılığın mevcudiyeti kabul edilmelidir. Hukuka aykırı olarak yapılan aramanın hem ceza muhakemesi hukuku, hem maddi ceza hukuku, hem de tazminat hukuku bakımından bir takım yaptırımları ortaya çıkabilecektir. Aramanın hukuka aykırı olmasının ceza muhakemesi açısından sonucu arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınamamasıdır.