Ceza davası, cezai bir uyuşmazlığın çözümlenmek üzere mahkeme veya hakim önüne getirilmesi işlemidir. Kamu yararına hizmet etmesi dolayısıyla kamu davası olarak da nitelendirilmektedir. Duruşma ise, ceza yargılamasında tez ile anti tezin hukuka uygun olarak elde edilmiş delillerle ileri sürülmesi ile mahkemenin bu görüşlerden bir sentez oluşturarak neticeye varması olarak da tanımlanabilir. Duruşma aşamasında mahkeme delillerle direkt olarak temasa geçerek vicdani kanaat oluşturur ve eğer fiilin sübuta erdiği kanısına varırsa, suç teşkil eden fiil ile ilgili yaptırımı belirler. Dolayısıyla duruşmanın amacı kesintisiz bir bütün oluşturan celselerle yargılamanın neticelendirilerek maddi gerçeği yansıtan son kararın verilmesinin sağlanmasıdır. Yargılamada son derece önemli bir yeri olan duruşmanın belli başlı ilkeler doğrultusunda icra edilmesi gerekmektedir. Duruşmada uygulanması gereken ilkelerin çoğu kamu düzenine ilişkin olup her halükarda uyulması gereken ilkelerdir. Söz konusu ilkeler gerek ulusal gerekse uluslararası insan hak ve özgürlüklerini düzenleyen belgelerle düzenlenmiş olup bunların ihlali durumunda sağlıklı bir yargılamadan bahsedilemez.
Doğrudan Doğruyalık İlkesi
Doğrudan doğruyalık ilkesi yargılamayı gerçekleştiren mahkemenin yahut yargıcın, doğrudan sanığı sorgulaması, mağdur, tanık ve bilirkişileri dinlemesi, keşif yaparak elde ettiği tüm deliller neticesinde karar vermesini öngörür. Hakimin yahut hakimlerden birinin dahi değişmesi adil yargılanma hakkının bir gereği olarak işlemlerin yenilenmesi sonucunu doğurur. Zira vicdani kanaat duruşmada edinilen izlenimler doğrultusunda oluşmaktadır. Nitekim 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 217/1. Maddesinde de bu ilkeye işaret edilmiştir. Ayrıca açıkça yer verilen istisnalar dışında tanıkların duruşmadan önce ifadelerinin alınarak okunması da yasaklanmıştır. Daha önce sorgusu yapılmış olan sanık da duruşmada muhakkak tekrar sorguya çekilmek zorundadır.
Duruşmanın Kesintisizliği İlkesi
Yargılamanın kesintisiz bir şekilde sürdürülerek tamamlanması da kabul edilmiş olan ilkelerden biridir. Kural olarak davanın bir duruşmada ve günde görülmesi kabul edilmiştir. Yasada gösterilen istisnai hallerde ara verme söz konusu olabilmektedir.
Duruşmanın Aleniliği İlkesi
Alenilik ilkesi, duruşmaya herkesin serbestçe girmesini ve duruşma salonunun açık tutulmasını gerektirir. Böylelikle halkın adaleti sağlaması denetlenmekte ve sanığın halk önünde hesap vermesi sağlanmaktadır. Adalete olan güvenin sağlanması ile adil bir yargılamanın gerçekleşmesi açısından vazgeçilmez bir ilkedir. Bu ilke suç işlenmesinin önlenmesi ile yargıçların adil karar verme yükümlülüklerinin yerine gelmesi açısından önemli bir işleve sahiptir. Duruşmaların aleni olması, insanların demokrasiye ve adalete olan güvenini artırır. Hukukun üstünlüğü ve yargının etkinliğini sağlayan usul, mahkemelerde duruşmaların herkese açık yapılmasıdır. Ancak kanunun açıkça öngördüğü durumlarda duruşmaların kapalı yapılması söz konusu olabilmektedir. Nitekim açıklık ilkesinin ihlali hukuka kesin aykırılık hallerinden mutlak temyiz nedenidir.
Yüzyüzelik İlkesi
Yüzyüzelik ilkesi; sujelerin yargılamada hazır bulunmalarını, iddia ve savunmadan haberdar olmalarını ve hakim önünde ve birbirlerinin yanında dinlenmelerini gerektirir. Nitekim Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın müdafiinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık, müdafii veya kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilirler. Ancak hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir. Sanığa son sözün verilmemesi mutlak bozma nedeni sayılmıştır.
Bağımsız ve Tarafsız Hakim İlkesi
Mahkemeler kimseden emir almadan bağımsız bir şekilde ve iddia ve savunma makamları bakımından objektif davranarak birini veya diğerini kayırmadan tarafsız bir şekilde yargılama faaliyetini gerçekleştirmelidir. demektir. Tarafsız ve bağımsız olmayan yargıçların vermiş olduğu kararların hukuk devletin de yeri yoktur.
Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Ceza yargılamasında amaçlanan maddi gerçek yani kanunda suç sayılan fiilin sanık tarafından işlenip işlenmediğinin tespitidir. Yargılamaya konu edilen fiilin sanık tarafından işlendiği yüzde yüz bir kesinlikle ispatlanamadığı müddetçe o sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekir. Bu ilke ile güdülen amaç suçsuz bir kişinin mahkum olmasındansa suçlu birinin beraat etmesinin tercih edilmesidir. Kuşkudan sanığın yararlanacağı evrensel bir ceza hukuku ilkesi olup varsayımlara dayanarak mahkumiyet hükmü kurulmaz. Bu ilke masuniyet karinesinin de bir gereğidir.
Delillerin Serbestliği İlkesi
İşlenen bir suç hukuka uygun şekilde elde edilen her türlü delille ispat edilebilir. Hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller hükme esas alınamaz. Hukuk yargılamasından farklı olarak ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğin açığa çıkarılmasıdır. Gerçek, akla uygun gerçekçi, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden delillerden veya delillerin bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılacaktır. Ceza yargıcını maddi gerçeğe ulaştırabilecek her şey delil olabilir, davanın tarafları delil ileri sürebilir, yargıç kendiliğinden delil araştırabilir, delil ileri sürmede zaman kısıtlaması yoktur. Ancak yargıcın kişisel bilgisini hükme dayanak yapamaması gerekir.