Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda ceza hukukunun genel prensiplerine göre uygulanan ispat yöntemlerinden farklı olarak mağdurun beyanının esas alındığı ispat yöntemi uygulandığı görülmektedir. Mağdurun beyanının esas alınması Türk Ceza Kanunu’da yer alan tüm cinsel suçlar bakımından geçerlidir. Suçun işleniş biçimi düşünüldüğünde genellikle failin eylemini gerçekleştirirken mağdur ile aralarında tanığın bulunmaması oldukça düşük bir ihtimal olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle Yargıtay delil olarak mağdurun beyanını üstün tutmaktadır.
Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlara ilişkin yapılan yargılamada ispat konusu oldukça tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Cinsel suçların çoğu zaman sadece mağdur ile fail arasında geçmesi, olaya tanık olan kimsenin bulunmaması, kamera kaydı, ses kaydı gibi delillerin dava dosyalarında yer almaması gibi nedenlerle suçun oluşup oluşmadığı noktasında mahkemeler ikileme düşmektedir.
Tüm bu sebeplerle, Yargıtay yerleşik içtihatlarıyla suçun ispatına ilişkin bazı kriterler getirmiştir.
Yargıtay’ a göre mağdur kendisine yönelik gerçekleştirilen eylemi makul sayılabilecek bir zaman dilimi içerisinde dile getirmeli ve şikayet hakkını kullanmalıdır. Burada belirtilen makul süre somut olaya göre farklılık gösterecektir. Örneğin suçun ağırlığına göre cinsel istismar gibi bir suç ile cinsel taciz suçunda makul sayılacak olan şikayet süresi farklılık arz etmektedir. Şikayet için makul süre olaydan olaya değişiklik arz edebilecektir.
Kabul edilen bir diğer kriter suçun mağdurunun, suçu işlediği iddia edilen sanığı olaydan önce tanıyıp tanımadığı hususudur. Mağdurun olaydan önce tanımadığı ancak kimliği ve görüntüsü belirli bir kimseyi cinsel suçun faili olarak gösteren beyanı dikkate alınmalıdır.
Eğer fail ile mağdur birbirini olaydan öncesinde tanıyorlarsa, aralarında olaydan önceye dayalı husumet bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Mağdur ile fail arasında önceye dayalı bir husumetin varlığı halinde mağdurun tek başına cinsel taciz, cinsel saldırı veya cinsel istismara maruz kaldığına ilişkin beyanı Yargıtay tarafından ispat için yeterli görülmemektedir. Yargıtay’ a göre aralarından önceye dayalı bir husumet bulunmuyorsa o zaman yalnız mağdur beyanına itibar edilebilir. Husumetten kastedilen her türlü anlaşmazlık, gerginlik, sürtüşme içeren eylemler ile geçmişte yaşanmış ancak halen çözüme kavuşturulamamış olan sorunlardır.
Yargıtay tarafından kabul edilen bir diğer önemli kriter ise cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların manevi ağırlığı konusudur. Bu suçların yargılama süreci mağdur açısından oldukça zorlu geçecek bir süreci ifade etmektedir. Dolayısıyla mağdurun doğrudan kendi şeref ve onurunu ilgilendiren bir konuda iftira atması için somut bir olgu tespit edilememiş olsa dahi, mağdurun beyanına itibar edilmesi gerekmektedir.
Yargıtay’ a göre mağdurun olayı anlatış şekli ve olayın gerçekleşme hali, hayatın olağan akışına uygun olmalıdır. Yargılama süreci boyunca mağdurun beyanları birbiriyle uyum göstermeli, samimi, ısrarlı ve herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık olmalıdır. Çelişkiler içeren beyanlar ve hayatın olağan akışına aykırı olan olay anlatımlarına itibar edilmesi mümkün değildir. Bu şekilde ifade edilen mağdur beyanlarının delil olma özelliği bulunmamaktadır. Aynı şekilde mağdur eylemi somut ve net bir şekilde ortaya koyabilmeli, soyut ifadeler ve olayı anlatamadığı durumlarda beyanlarının esas alınması mümkün değildir.
Yine mağdurun beyanı dosya içeriğine sunulan teknik delillerle de çelişmemelidir. Bilimsel verilere dayalı olarak ortaya konulan delillerle açıkça çelişen mağdur beyanına da itibar edilmesi beklenemez.
Mağdurun yaşadığı olayı yakınındaki insanlara anlatmış olması ve bu kişilerin tanıklıkları da ispat açısından oldukça önem arz etmektedir.
Görüldüğü üzere cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda Yargıtay içtihatları uyarınca belirlenen kriterler ışığında ispat sorunu çözülmeye çalışılmaktadır.