Miras bırakanın yasal veya atanmış mirasçılarının ölenin her türlü borç ve alacaklarından oluşan mirasının doğurduğu hak ve yükümlülüklerin reddedilmesi durumu mirasın reddi olarak tanımlanabilir. Külli halefiyet ilkesi gereğince ölen kişinin mirasçıları ölümün gerçekleşmesiyle birlikte kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanırlar ve tereke borçlarından kendi şahsi mal varlıkları ile de sorumlu olurlar. Dolayısıyla mirasın mirasçılara geçmesi için herhangi bir irade açıklamasına gerek yoktur. Tam da bu sebeple hukukumuzda miras bırakanın borca batık olduğu durumlarda mirasçılara kendiliğinden geçmiş olan mirastan sorumlu olmamaları için mirasın reddedilmesi kurumu mevcuttur.
TMK 609. Maddesine göre ayırt etme gücüne sahip ve ergin olan mirasçıların yazılı veya sözlü olarak mirası reddettikleri yönündeki kayıtsız ve şartsız beyanlarını miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine yazılı veya sözlü olarak bildirmeleri ile miras reddedilir. Mirasın tümü bakımından ret söz konusu olup, mirasın kısmen reddi mümkün değildir. Ret beyanı ile birlikte tereke borçlarının yanında mirasçılığın getirdiği tüm haklar ortadan kalktığından, ancak fiil ehliyetine sahip olan kişiler mirası reddedebilirler. Tam ehliyetsizlerin ret beyanı yasal temsilcileri aracılığıyla yapılır. Yanılma aldatma korkutma halleri hariç olmak üzere ret beyanı tescil edildikten sonra dönmek mümkün değildir.
Mirasın reddi için yasal olarak 3 aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Buna göre miras bırakanın ölümünden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren üç aylık süre içinde mirasın reddi talebinde bulunması gerekir. Resmi defterin tutulduğu hallerde ise ret süresi 1 ay olarak düzenlenmiştir. Defter inceleme süresi bittikten sonra mirasçı mirası reddettiğini, resmi tasfiye istediğini veya deftere göre ya da kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan etmelidir.
Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız, şartsız kazanmış olur. Bu süre dolmadan mirasçı olarak tereke işlerine karışan, olağan yönetim dışındaki tereke işlerini yürüten ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı artık mirası reddedemez.
Bir diğer mirasın reddi şekli ise mirasın hükmen reddidir. Miras bırakanın ölümü anında ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır. Hükmen rette şartların varlığı halinde herhangi bir irade açıklamasına gerek yoktur. Bu halde kabul ve ret için bir süre öngörülmemiştir. Bunun tespiti mahkemeden her zaman istenebileceği gibi, tereke alacaklılarının açtıkları davalarda da her zaman ileri sürülebilir.
Hükmi ret halinde de mirasçılar mirasın açılmasıyla terekeyi bir bütün olarak kazanırlar ancak bu kazanma geçicidir. Mirasçı mirası reddettiğini beyan etmek zorunda değildir. Karine olarak Mirasçıların ret süresini susarak geçirmeleri halinde mirası reddettikleri kabul edilmiştir. Ancak dava açarak hükmen reddi tespit ettirmelerinde bir sakınca olmadığından ileride doğabilecek ihtilafların önüne geçmek için mirasın reddinin tespitini talep etmek yerinde olacaktır.
Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatı geçmişe etkili olarak, yani miras bırakanın ölümü anından itibaren sona erer. Miras, mirası reddetmiş olan yasal mirasçı miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaştırılır. Mirası reddedenin altsoyu varsa miras payı onlara geçer, yoksa bu durumda onunla aynı zümrede mirasçı olanların miras payı artar. En yakın yasal mirasçıların tümü mirası reddederse tereke Sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Miras, mirası reddedenin yerini alan mirasçılara geçmez.
Resmi tasfiye yapıldıktan sonra terekeden arda kalanlar mirası reddedenler arasında paylaştırılır. Sadece atanmış mirasçıların hepsi mirası reddederse onların payı terekeye geri döner ve bundan yasal mirasçılar yararlanır.
Mirasın altsoyun tamamı tarafından reddi halinde altsoyun miras payının tümü eşe geçer ve eş tek başına mirasçı olur. Buradaki altsoy sadece miras bırakanın ölümü ile ilk sırada mirasçı olan altsoy olup altsoy zümresinin tamamı değildir.
Atanmış mirasçılar bakımından mirasın reddi halinde aksine bir düzenleme yoksa reddedilen miras kesiminden sadece yasal mirasçılar yararlanır.
Borca batık bir mirası reddeden mirasçı, miras bırakanın ölümünden önceki beş yıl içinde, denkleştirmeye tabi bir kazandırma almışsa bu miktardan, tereke alacaklılarına karşı paylaşmada geri vermekle yükümlü olduğu değerle sorumlu olur. Ancak olağan eğitim ve öğretim giderleri ile adet üzere verilen çeyiz istisnadır. Kötü niyetli mirasçı geri vermekle yükümlü olduğu kazandırmanın tam değeri ile sorumlu olurken; iyi niyetli mirasçı sadece sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sorumlu olur.
Borca batık bir mirasçı, sırf kendi alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse, alacaklıları ya da hakkında iflas açılmışsa iflas masası yeterli güvence verilmemesi halinde altı ay içinde reddi iptal ettirebilir. Ancak yalnızca alacaklılarına zarar vermek isteyen mirasçılar bakımından mirasın reddinin iptali istenebilir. Bu süre hak düşürücü süre olup, mirasçının mirası reddettiği andan itibaren işler. Mahkeme reddin iptaline karar verirse miras resmen tasfiye edilir. Mirasın resmi tasfiyesi sonucunda reddeden mirasçının payına bir şey kalırsa, bu önce itiraz eden alacaklılara ödenir, geriye bir şey kalırsa redde itiraz etmeyen alacaklıların alacağı ödenir. Bundan sonra da bir şey kalırsa bu da reddeden mirasçının yerine geçen mirasçılara verilir. Görevli mahkeme Asliye Hukuk mahkemesidir, yetkili mahkeme ise davalının son yerleşim yeri mahkemesidir.