Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘pandemi’ olarak ilan edilen COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde de görülmesi ile beraber salgına karşı hukuki ve idari yönden tedbirler alınmaya başlanmıştır. Bu kapsamda hükümet tarafından 65 yaş üstü ve 20 yaş altı kişiler ile kronik rahatsızlıkları bulunan kişilerin sokağa çıkmaları yasaklanmış, bununla birlikte yasak kapsamında olmayan kişiler bakımından ise evden çıkmamaları ve sosyal izolasyon sağlamaları konusunda tavsiyelerde bulunulmaktadır. Hal böyle olunca birçok ülkede salgının devam ettiği süreç boyunca evde kalan çiftler arasında boşanma taleplerinin arttığı gözlenmiştir. Söz konusu boşanma taleplerinin birçoğunun temelinde şiddetli geçimsizlik nedeni yer almaktadır.
Türk Hukukunda akıl hastalığı dışında hiçbir hastalık türü tek başına boşanma nedeni olarak kabul edilmemiştir. Cinsel yolla bulaşan AIDS, frengi, bel soğukluğu gibi hastalık türleri cinsel yolla bulaşan hastalıklardan olduğu için aldatmaya karine teşkil ederek boşanma davasına konu edilebilirler. Ancak COVID-19 hastalığı çok çeşitli yollardan bulaşabilmekte ve aldatmaya karine teşkil etmemektedir. Buna benzer hastalık türlerinde boşanma nedeni olmanın aksine eşlerin birbirlerini desteklemeleri ve yardım etme yükümlülükleri ortaya çıkmaktadır. Bu sorumlulukların yerine getirilmemesi ancak boşanma nedeni sayılabilmektedir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 24.04.2014 Tarihli 2013/25759 E. 2014/9914 K. sayılı kararında ‘Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, hasta olan eşi ile ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.’ Şeklinde hüküm kurulmuştur.
Ancak kasıtlı yahut ihmali hareketler sonucu virüs taşıyıcısı olan eşin diğer eşe ya da yakınlarına yahut başkalarına zarar vermesi durumunda tazminat sorumluluğu doğmakta ve bu durum boşanma sebebi olmaktadır. Örneğin kişi taşıyıcı olduğunu yüksek oranda tahmin edip, test yaptırmayıp sosyalleşmeye devam ediyorsa böyle sonuçlar çıkacaktır. Yahut yurt dışından gelip 14 günlük karantina süresine uymayan ve eşine ve eşinin akrabalarına hastalığı bulaştıracak kişiler için de bu sonuç ortaya çıkabilecektir.
COVID-19 ile ilgili eşlerden birisinin bu hastalığına yakalanması, tek başına boşanmaya neden olmamakta, boşanmaya karar verilebilmesi için kural olarak karşı tarafın kusurlu olması germektedir. Bu durumda hastalığa yakalanan eşin kusurundan söz edilemese de COVID-19 hastalığına yakalanan eşin, hastalığın tedavisi için üzerine düşen karantina ve benzeri tedavilerden kaçınması boşanma nedenidir. Bu nedenle hasta olmayan eş, diğer tarafın tedavi için gerekli özeni göstermediğini ve bu durumun da kendi sağlığını tehlikeye attığını gerekçe göstererek boşanma davası açabilir. Taraflarca sunulacak deliller ve dinlenecek tanıkların beyanlarıyla boşanmaya karar verilmesi mümkündür.