TBK 138
Aşırı İfa Güçlüğü
‘Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.’
Uyarlama davası, taraflar arasında gerçekleştirilen sözleşmede, akdinin kurulduğu sırada mevcut olan dengenin zaman içerisinde değişmesi ve taraflardan birisinin üzerine düşen edimi ifa etmesinin katlanılmaz hale gelmesi durumunda bu dengenin yeniden kurulması için açılan davadır. Toplumun büyük kısmını etkileyerek kişilerin sosyal ekonomik dengesini bozan olaylar söz konusu dengenin bozulmasına neden olabilir. Uyarlama davası açabilmek için sonradan gerçekleşen olağanüstü olayın önceden öngörülemeyen ve beklenilmeyen bir olay olması gerekmektedir. Örneğin kısa süreli kira sözleşmelerinde pahalılık, enflasyon, paranın değerindeki düşüş ve yasal mevzuattaki düzenlemelerin bilinebilir ve tahmin edilebilir oldukları kabul edilir. Ayrıca söz konusu olağanüstü olayın meydana gelmesinde davacının herhangi bir kusuru bulunmamalıdır. Davacı kendi kusuru ile sebep olduğu bir durum nedeni ile uyarlama talep edememektedir. Değişen hal ve şartlar karşısında sözleşmeden kaynaklı edimi ihtirazi kayıt koymaksızın ifa eden tarafın da uyarlama talep etme hakkı bulunmamaktadır.
Açılacak olan uyarlama davasında dava tarihinden ileriye doğru geçerli olacak şekilde uyarlama kararı verilmektedir. Dolayısıyla dava tarihinden önceki dönemleri kapsayan edimler bakımından uyarlama talep edilemeyecektir.
Uyarlama davasında sözleşmeye bağlılık ilkesinin sıkı sıkıya uygulanmasının sözleşme adaleti ile çeliştiği ispat edilmelidir. Zira sözleşmenin yapılmasından sonra edimler arasındaki dengenin bir taraf aleyhine katlanılmayacak derecede bozulmuş olması halinde ahde vefa ilkesinin uygulanması hakkaniyet ve objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır.
Söz konusu davada hakim öncelikle değişen hal ve koşullara ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunup bulunmadığını araştırmalıdır. Eğer sözleşmede veya yasada bu konuda bir hüküm varsa mevcut hükmü hakkın kötüye kullanılmasına yol açmamak koşuluyla uygulamalıdır. Sözleşmede veya yasada bu konuda herhangi bir hüküm bulunmaması durumunda ise hakim kendisine tanınan takdir yetkisi ile en iyi çözüm yoluna karar vermelidir.
Uyarlama kararı verilirken hakim, sözleşmenin yapıldığı esnada tarafların bu hususu düzenlemeleri gerekseydi nasıl düzenleyebileceklerini dikkate alır. Dava sonucunda taraflar arasında dengeyi bozan sözleşme hükümlerinin yerini hakimin belirlediği yeni hükümler alır.
Kira uyarlama davasında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi, yetkili mahkeme ise mecurun bulunduğu yer mahkemesidir.